''O İT'mi bulmuş enkaz altında ceset''
''O İT'mi bulmuş enkaz altında ceset''
Ekim 2011 Van depremi.
Arjantinden gelen ekip arkadaşımın kurtarma köpeği LOLA... Lola labrador cinsi bir kurtarma köpeğiydi ve bir kahramandı. Dünyanın farklı coğrafyalarında kurtarma görevlerine katılmış ve bir çok hayat kurtarmıştı. Tüm dünyada sevilen, tanınan ve kahraman ilan edilmiş bir köpeğiydi.
Van'da kurtarma görevi için bulunuyorduk. Lola enkazların birinde tepki vermişti ve arama kurtarma çalışmalarımızı onun tepkisiyle başlamıştık. Yanımızda 112 acil servisinden, polislerden ve sivil savunamadan ekipler vardı. Van halkıda her türlü desteği bize sunuyorlardı.
Gündüz başladığımız çalışmalar ertesi güne kadar devam etmişti.
Bir vakit sonra bir emniyet müdürü kalabalık polis grubuyla yanımıza gelmişti ve çalışmalarımızı durdurmamızı istemişti.Ne olduğunu sorduğumda
- ''Valibeyin emri var, çalışmalarınızı sonlandıracaksınızi burayı terk edeceksiniz''
demişti. Garip ve tehditkar bir yaklaşımdı. Ona enkazın durumunu, yaptığımız çalışmayı ve ekibimizi anlattım. Bana '
'Vali bey'in kesin emri var, sizi sahada görmek istemiyoruz hatta Van'ı terkedececksiniz'' dedi.
Emniyet müdürüne dedim ki
- ''bana geçerli bir sebep sunun ki ekibime de durumu anlatayım. Dünyanın bir ucundan kalkıp yardım için buradalar. Bu tehditkar ve kaba tutumun nedenini açıklayınız''
Emniyet müdürü : Vali bey'in sözlerini size harfiyen aktarıyorum. O İT'mi bulmuş enkaz altında ceset? Biz Ankara'ya kayıplarımızın listesini sunduk. Başımıza dert açmadan gönderin o ekibi şehrimden'' dedi.. Şimdi kaldığınız yere geri dönün, kurtarma çalışmaları bitti. Sabah size araç ayarlayıp bu şehirden gitmenizi sağlayacağız. Bize zorluk çıkarmayın, yoksa zor kullanarak sizi göndereceğiz.
Hiç birşey zoruma gitmemişti ama Lola'ya kurtarma köpeğimize Valinin İT demesi çok ağrıma gitmişti. Lola bizim için bir köpekten öte ekibimizin bir üyesiydi. Kutsal bir görev yürütüyordu ve hakareti haketmiyordu.
O sinirle Emniyet müdürüne tepkimi dile getirdim.
''Lola bizim köpeğimiz olduğu kadar ekibimizin de bir üyesi, Bizimle aynı haklara sahip ve saygıyı hak ediyor. Ona İT diyen kişi bizim gözümüzde de İT'tir. Gidin bunu Valiye aynen iletin. Sabah aracımızı ayarladığınızda şehrinizden ayrılırız.
Emniyet müdürü hiç beklemediği bir cevap almıştı. Ne diyeceğini bilemedi.
''Valiye küfür mü ediyorsun'?'' dedi.
Ben de
''Hayır, sadece valinin köpeğimiz için söylediği sözlerini geri ona iade ediyorum.!''
Polis eşliğinde konakladığımız hastaneye götürüldük. Ekip arkadaşlarım ne olduğunu anlamamış, ben de onlara nasıl anlatacağımı bilememiştim.
O gece halktan ziyaretimize gelenler olmuştu. Valiye öfkeliydiler. Sabah bir yürüyüş yapmak istediklerinden ve olayı protesto edeceklerinden bahsediyorlardı. Gerçekten kimseye ne diyeceğimi bilmiyordum. Depremi yaşayanlara yaşadıklarınızı protesto etmeyin diyemezdimde.
Hastanenin ikinci katında kalıyorduk. Girişte polisler vardı.
hastanenin yanında da Askeri bir bölge vardı ve sanırım bu bölge cezaevi gibi bir yerdi.
Gece sigara içmek için dışarı çıkarken merdivenlerde ellerinde Kalaşnikof silahları olan 2 PKK'lı önüme çıktı. Onca polisin ve askerin arasında ellerinde silahlarla ve o kıyafetlerle hastanenin ikinci katına kadar, durdurulmadan çok rahat ve sakin bir şekilde çıkmışlardı. Enkazada geçen olaylardan ve Valinin tutumundan haberleri vardı.
İçlerinden biri bana
''Vali size terbiyesizlik yapmış. Bu olay yarın protesto edilecek, Yürüyüşe siz de katılacaksınız''
demişti.
İrkilmiştim. karşımda PKK'lı görmeyi ummuyordum yanımızdan geçen insanlar vardı, hatta bir poliste bizi gördüğü gibi geri merdivenlerden aşağıya inmişti. Ama PKK'lılar istifini bile bozmamıştı.
Ben bir şekilde kurtulmanın ve ekibi de bu durumun içinde çıkarmanın yolunu düşünürken onlara
''Nerden ne şekilde bilgi aldınız bilmiyorum ama yanlış duyum almışsınız. Vali'bey ile bir sorun yaşamadık. Sadece çalışmalarımız için bize teşekkür ettiler. Ayrıca ekibim farklı milletlerden oluşmakta ve onları böyle birşeye zorlamakta hoş olmaz. Dediğim gibi yanlış bilgi almışsınız.''
Birbirlerine baktılar. kendi aralarında Kürtçe birşeyler konuştular, Sonra da gözümün içine biraz sessiz ve donuk baktıktan sonra hiçbir şey demeden çekip gittiler.
Üstümdeki baskı ve endişeyle odaya girdiğimde Bizimle ilk günden beri ilgilenen ve yanımızda olan Tuba'yı yanıma çağırdım ve olanları ona anlattım.
Bana daha fazla burada kalmadan ayarladıkları ilk araçla buradan gitmemizin iyi olacağını söyledi. Ekibe hala nasıl açıklayacağımızı ne söyleyeceğimizi bilmedimi söyledim. Bana ben uygun bir dille onları da üzmeden ve endişeye sürüklemeden ben açıklarım demişti.
Sabah emniyet müdürü polislerle birlikte gelerek bizi hastaneden alıp bir otobüse bindirip bizi şehirden gönderdiler.
Günler geçtikten sonra ekip ülkelerine geri döndüğünde ilk işim Vali hakkında ve sonrasında yaşananları şikayet etmek için. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, Adalet bakanlığına dilekçemi yazıp göndermiştim.
Sonuç mu :) Kapıma dayanan sivil devlet görevlileri tarafından tehdit edilmek oldu. Çeneni kapa, kimseye de bir şey söyleme. Yoksa senin ve ailen için hiç iyi olmaz gibi tehditler.
Tabi ki durmadım. Tekrar cumhurbaşkanına, başbakana, adalet bakanlığına dilekçemi gönderdim. Biraz da kendimi güvende hissede bilmek adına siyasi partilerin de hepsine ve ulusal basına yaşananları anlatan birer mail gönderdim. Hatta CHP'yi de telefonla aradım. ama kimse benimle görüşmek istemedi. Sadece bir ulusal basından bir kişi aradı. ve dedi ki. Aydemir Bey bu yaşadıklarınız haber niteliğinde ama biz bunu haber yapamayız. Sadece şahsım adına ben emekleriniz için size ve ekibinize teşekkür ederim demişti.
Tüm bu yaşananlara Van halkı şahittir. Hatta ogün orada görevli olan 112 personelleri, sivil savunma personelleri ve polisler de şahittir.
Bu güne kadar sadece yakınlarıma ve arkadaşlarıma anlatabildiğim bu olayı sizlerle paylaşıyorum.
İşin özüne girecek olursak.
Hükümetin köpek düşmanlıkları sanırım o güne dayanıyor. İnsana değerleri olmadığı gibi tahmin edersiniz ki köpekler, özellikle kurtarma köpekleri onlar için sadece birer İT.
Bugün Türk Hükümetinin Proteo anısına güya jest yaptık diyerek Meksika'ya gönderdikleri Arkadaş'a gelirsek. Benim Türk büyükelçiliğine ve Türk hükümetine yaptığım şikayetler ve tepkilerimin sonucunda, Ve Meksika Vatandaşı olan eşimi ve kızımı öldürmekle tehdit edecek cüretten sonra, boka sardıklarının farkına bir şekilde varan hükümet, kendilerini meksika halkına sevimli gösterme çabasıyla istemeden de olsa zoraki olarak gönderdikleri bir köpektir.
Asla Türk Hükümeti Meksika'nın dostu olmadığı gibi Meksika halkına hainlik ve terbiyesizlik yapmıştır.
Tek mutlu olduğum nokta Türk hükümeti bu günlerde kanlı köpek katliamına hazırlanırken Arkadaş'ın Türk hükümetinin katliamından
kurtularak Meksika'da güvenle yaşayacak olmasıdır.
Valinin kim olduğunu merak edenler 2011 yılının valisinin kim olduğuna bakabilir.